Monday, December 31, 2007

yeni yil

Bu gece ucuyor olacagim insallah. Istanbul'a. 2008'e girerken de havada olacagim.

Gerci anlam veremiyorum yeni yil kutlamalarina. Alt tarafi insanin kendi yaptigi bir zaman hesabi sistemine göre bir rakam degisiyor.

Eglenmek ve parti icin iyi bir bahane. Ama onun disinda bir özelligi yok bence.

Istanbul'da bir hafta kalacagim sadece, olsun o da yeter diyorum. Vapurla bogazdan gecmek bile yeter.

Friday, December 21, 2007

soguk

Havalar buz gibi burada. Resmen donuyorum. Geceleri sifirin altina düsüyor sicaklik dereceleri.

Bu kadar soguk hava daha önce hic görmemistim. En son bir kis günü, kurban bayramiydi sanirim, Ankara'ya trenle gitmistim. Eskisehir bayagi soguktu. Ankara da yine soguktu. Ama Ankara'daki soguktan cok daha etkili buradaki soguk. Henüz -maalesef- Ankara'nin cografi olarak dogusuna gecmedigim icin oradaki havayi bilemeyecegim. Ama kicim donuyor.

Daha Aralik ayinda böyle soguksa, Subat'i düsünmek istemiyorum. Herhalde evde kaloriferi son ayarda acip hic disari cikmadan yasamanin yollarina bakarim daha da sogursa havalar.

Tuesday, December 18, 2007

rüya ve mesa/boogie

Rüyada Mesa Boogie amfi görmek neye isaret bilen varsa söylesin lütfen. Ya son zamanlarda kendimi amfi/gitar/efekt vesair seylere cok kaptirdim ya da bi yerden amfi gelecek.
Hani "bir yerden para gelecek" denir ya, onun gibi. Nasil espri ama. hehe. cok komigimdir.

Her neyse, bir gün belki hakikaten süperinden bir amfi alma sansim olur. Konuyla ilgili su linki uygun görüyorum kendime. Hadi eyvallah.

sonradan hatirlama editi : ayni rüyanin bir kisminda avrupa yakasi izliyordum. cok komik bir bölümüydü ve sürekli gülüyordum. sorun su ki en son türkiye'deyken izlerdim avrupa yakasi'ni, 2 bucuk sene olmus yani.

Saturday, December 15, 2007

metal müzik

Türkiye'de herhangi bir alanda farkli bir sey yapmak cesaret, sabir ister. Bu müzikte de böyle. Daha 90'larin ikinci yarisinda siyah tisört giydigi veya uzun sacli erkek oldugu icin satanist kabul edilip toplumsal lincin hedefi olarak gösterilen metal müzikseverlerin halini herkes bilir. Benim de metal müzikle tanismam o zamanlara denk geliyor aslinda. Tam olarak senesini hatirlamiyorum ama daha yeni yeni müzik dinlemeye basliyordum adam akilli.

Önceleri farkli müzik türlerinden sarkilari sevdigimi hatirliyorum. Ilkokulda Müslüm Gürses'in söyledigi "Daglarda Kar Olsaydim" sarkisini söylemistim mesela bir keresinde. Hazirlandigimi filan hatirliyorum bu sarkiyi yorumlamak icin. Cocukluk iste, ne düsünüyormusum bilemeyecegim. (Bu sarkiyi aslinda Ahmet Kaya söylüyormus. Hic Ahmet Kaya dinlemeyen biri olarak bilemiyorum tabi, zaten simdi de böyle sarkilardan oldukca uzagim.)

Sonra bir Mustafa Sandal kaseti almistim yine ilkokuldayken. Ismini bilemeyecegim fakat üstünde +, -, x, : isaretleri vardi kasetin. Hatta ":" isareti ilkokulda yaptigimiz tipteydi :

Ortaokulda da Eminönü'nde bir pasajin bir katinda izbe, depo gibi bir yere gidip Offspring'in cd'sini almistim "Conspiracy Of One"i. Eve gidip bilgisayara takip Original Prankster'i dinlemistim uyduruk 2 dolarlik hoparlörlerimden.

Yine ortaokulda müzik zevkimi koyacak janr ararken, bir arkadasim karisik bir Iron Maiden kaseti verdi bana ve müzik dinleyicisi olarak hayatim o gün degisti. Konser kayitlarindan olusan bir karisik kasetti bu. Fear Of The Dark cok ama cok hosuma gitmisti. Kaseti evdeki kasetlerden birinin üstüne dub ettim. Walkman'de ve evde sürekli onu dinliyordum. Herhalde hayatimda en cok dinledigim kaset odur. Hala evde bir yerlerde olmasi lazim.

En sonunda metal müzikle tanismistim. Artik sevdigim ve hic bikmayacagim müzik türünü bulmustum. Gittikce metal ve rock müzik ufkum genisledi ve metalin de en ekstremine kadar hepsini dinledim, hala da dinliyorum. Bir yerden sonra mal manowar fani modundan cikip diger türlerden de hosuma gidenleri dinlemeye basladim. Artik "metalci adam sadece metal dinler, distortionli gitar tonu olmayan müzik müzik degildir" mentalitesinden de kurtuldum, sevdigim metalin disinda bir türden sanatcilar da var. Bu da güzel bir sey. Her seyde acik görüslü olmak gerektigini düsünüyorum, öyle de liberalim yani.

---

Metal müzik Türkiye'de 2000'den sonra festivaller ve metal müzik klipleri de gösteren tv programlari sayesinde (özel tv kanallarindan bahsediyorum) simdiye kadar hic olmadigi kadar genis bir dinleyici ve takipci kitlesi edindi. Internetin bu konuda oynadigi rol de süphesiz cok büyük.

Önemli olan dinleyicilerin yerli gruplara destek vermesi. Konserlere gitmek ve özellikle cd'leri ve dvd'leri orijinal satin almak bu konuda herkese düsen bir görev. Parasi olup da -en azindan sik dinledigi- yerli gruplarin veya sarkicilarin orijinal cd'lerini almayip korsanini alan veya sadece internetten indirenler sevdikleri müzigin kendi ülkelerinde gelismesini istemiyor demektir. Zaten parasi olmayanlara bir sey demiyorum.

Yabanci gruplarin cd'lerinden bahsetmiyorum. Hem cok pahali oluyorlar, hem de internetten rahatca elde edilelebiliyor bunlar. Ayrica yabanci gruplarin cd'leri kendi ülkelerindeki dinleyicileri tarafindan yeteri kadar satin aliniyor. Konserleri ve turneleri de genelde basarili geciyor ve sirf konserlerden elde ettikleri gelirler müzige yatirim yapmalarina yeter, üstüne de yat-kat filan alirlar. Tabi genel olarak ticari basari saglayabilecek müzik türlerinden ve gruplardan söz ediyorum. Yoksa bir kuzey Avrupa ülkesinin 200 kisilik köylerindeki black/pagan metal yapan grubun milyon dolarlari yoktur. Ama yine de adam bir yandan kendi isini yaparak müzigini tanitacak ve gelistirecek kadar para kazaniyordur.

Her neyse, önemli olan, Türkiye'deki rock ve metal dinleyicisinin sevdigi ve dinledigi sanatcilari orijinal albümlerini alarak desteklemesi. Böylece sevdigi müzik türü ileride daha da gelisecek ve örnegin bir dvd cikaran sanatci pisman olmayacak.

bireysel silahlanma

zamaninda su yaziyi yazmisim bireysel silahlanma hakkinda :

sivillerin kendi sahislari adina tasima veya bulundurma ruhsati alarak ya da ruhsatsiz olarak silah edinmesi. atesli ya da atessiz.

"Ülkemizde 2005 yılı itibariyle, jandarma ve polis bölgesi olmak üzere toplam ruhsatlı silah sayısı 2.145.000'dir. 2003 yılı itibariyle Türkiye'deki ruhsatlı silah sayısı ise 1.954.303'tü."
kaynak: 28 Eylül 2005 Bireysel Silahsizlanma Günü Umut Vakfi Etkinlikleri TÜRKiYE'DE BiREYSEL SiLAHLANMA SORUNU: ÇÖZÜM ÖNERiLERi ARAMA TOPLANTISI Basin bildirgesi.
http://www.umut.org.tr/28...a_toplantisi_basin_04.htm

Ülkemizde bireysel silahlanma yüzünden ölen ve sakat kalan binlerce kurban var. Gün gectikce bu sayi artiyor. Medyada hergün bir sürü siddet haberiyle karsilasiyoruz. 16 yasinda cocuk arkadasini bogazindan bicakliyor ve bunun gibi bir sürü aci olay. Sonucta -allah korusun- bizden birinin cani yanmadikca, ocagi sönmedikce pek de önem vermiyoruz. Nasil olsa alisilmis haberler, hergün oluyor benzerleri.

Bunca olaya ragmen televizyonda alenen mafyanin vatansever gösterildigi diziler, filmler yayinlaniyor ve dünyanin rating'ini aliyor. Sinemada filmler yayinlaniyor ve yurtdisinda 16 belki de 18 yas siniri getirilen ayni filmi bizde herhangi bir kisitlama olmadan herkes izleyebiliyor.

Internet cafe'lerde 10-15 yasindaki cocuklar saatlerce vahset oyunlari oynuyorlar, arkadasini -oyunda- kafadan vurup öldürmenin rahatligiyla evlerine gidiyorlar.

Mac oluyor, Fenerbahce yeniyor ya da Galatasaray. Bir "spor" olan futbol müsabakasi sonucu 22 adamin pesinden kostugu bir top bir kaleye giriyor, ya da girmiyor. Hakemin cinsel tercihi tartisiliyor ve bitis düdügünden sonra sehir magandalari cikariyorlar tabancalari hatta tüfekleri. Ates ediyorlar havaya, o kursunun düstügü yer umurlarinda degil, önemli olan tuttuklari takimin maci kazanmis olmasi.

Sonuc olarak herkes özeniyor ates etmeye, belinde silahla gezen adam oluyor, "abi" oluyor, "baba" oluyor. Medya da atesliyor kendi silahini, olaylar daha da popülerlesiyor. Olan yüregi yanan analara oluyor. Iki gün sonra tekrar ayni bant...

Monday, December 10, 2007

umut sarikaya vs peder zickler

Umut Sarikaya diye bir adam var. Bir de peder zickler var, pustun teki. hehe. yok yok, saka. Kendisi bir karakter. Yazarin kafasinda canlandirdigi eksi sözlük sahnesinde oyununu oynamaya baslayip sonra baska sahnelerde arz-i endam eden bir tip.

Umut Sarikaya, mizah dergisi okuyan ve okumaya l-manyak'la ve sonraki spin-off dergilerle baslayan genclerin begendigi bir yazar/cizer.

Peder Zickler de tamamen hayal ürünü bir nevi alter ego. Aslinda, eksi sözlük'teki entryleri giren peder zickler, yazarinin günlük izlenimlerinden faydalanip tepki cekecek olay ve durumlari kendine göre elestiriyormus gibi yapan ve aldigi tepkilerle büyüyen bir canavar. ayni enflasyon canavari gibi. hic bu enflasyon canavarini gören var mi? sanmiyorum, en azindan ben veya benim tanidigim kimse görmemis. hayal ürünü bir canavar, bir o kadar da gercek aslinda.

Bir de eksi sözlük'te popüler olmasina etki eden entrylerinin yanisira yazarin nick'i oldugu icin farkli yazilar, hikayeler yazan peder zickler var. Meshur "Bim'de eski sevgiliyle karsilasmak" entry'sini, film ve müzik yorumu filan iceren ve aktüaliteyle ilgili entry'leri giren peder zickler var. Görüldügü üzere, peder zickler de kendi icinde pederciklere ayriliyor. Simdi bahsedecegim Peder Zickler, hikaye yazan peder zickler'dir, belirtmis olayim.

Eksi Sözlük'teki peder zickler karakteri, en önemli amacina ulasti. Yazarina belli bir fayda sagladi gercek hayatta. Bunun disinda, eksi sözlük'te, interneti gercek sanip, hayati kaciran tipler tarafindan cogu zaman kötü sekilde elestirildi bu karakter. Aldigi tepkilerle daha da büyüdü, sonra da kendine bir hayran kitlesi edindi az cok. Bu hayran kitlesi, Umut Sarikaya'nin hayran kitlesiyle de kesisiyor.

Ayrica, Umut Sarikaya'yi severek ve ilgiyle takip edenlerden 1) peder zickler'i tanimayanlar ve 2) peder zickler'den nefret edenler ve/veya haz etmeyenler var. Bir kisim Umut Sarikaya taraftari da peder zickler'in onu taklit ettigini düsünüyor. Bazisi "Bim'de eski sevgiliyle karsilasmak" hikayesinin Umut Sarikaya'ya ait oldugunu iddia ediyor mesela.

Edebiyatta olsun, müzikte, sinemada ve sanatin her dalinda esinlenme, ilham alma ve taklit etme vardir. Fakat "peder zickler Umut Sarikaya'yi taklit ediyor, onun gibi olmaya calisiyor" diyenlerin bilgi birikiminden süphe ederim. Üsluplari bazi yönlerden birbirini andiriyor olabilir. Ama hangi ürün tamamen orijinal olabilir ki?

Sayisiz yazar var kitabi basilmis olan. Bir sürü müzisyen, oyuncu, yönetmen, ressam, heykeltiras vs. var. Bunlar elbette ki kendisinden önce ayni isi yapmis olanlari okuyarak, inceleyerek, izleyerek ve dinleyerek kendi tarzlarini olusturacaklar. Yoksa su ana kadar yazilmis her hikaye tamamen ve her yönden birbirinden farkli midir? Böyle bir sey mümkün müdür?

"Peder Zickler, Umut Sarikaya'yi taklit ediyor" diyen birisi, hikayecilikten, mizahtan anlamiyordur. Anladigi da simdiye kadar okudugu 3-5 mizah dergisinden ( o da herkes okuyor diye kendisi alip okumustur, ortamlarda millete karikatür anlatip prim yapmak icin) ve ilkokul ve ortaokulda zorla okutturuldugu kitaplardan ibarettir.

Ayni türde yayinlanan örnegin ondan fazla yazarin kitabi okundugunda hepsinin türün ilk örneklerinden birseyler aldigi görülebilir. Bu alinan özellikler yazarlarin ikisinde veya daha fazlasinda ortaksa, yazarlarin birbirini taklit ettigi veya taklit etmeye calistigi anlamina gelmez.

Umut Sarikaya ve Peder Zickler de iki ayri hikaye yazaridir. Yazi türleri benziyor diye birini taklitcilik ve dahi plagiarizmle itham etmek ya safliktir ya da kötü niyetli birinin adiligidir.

Konuyla ilgili bir de bu yazi var okunmasi elzem.

Önemli sonuc : Bir kisi ve/veya kurumu herhangi bir seyle ilgili suclamadan/ tenkit etmeden önce bir daha düsünün ve söyleyeceginizden emin olun.

internet mallari

ilk blogumda yazdigim bir yazi.

internet mallari

aylar sonra tekrar girdigim medyaetegi.com'da "baslik bir yerden tanidik geliyor" deyip tikladigim linkten kendi yazim cikinca önce sasirdim, sonra "aaa, dogru lan" dedim.

it's an illusion

Gecen "funny games"'i izledim. Funny Games, Michael Haneke'nin 1997 yilinda cektigi gerilim filmi. Ama normal bir film degil. Izleyiciyi filmin icinde kurbanin ta kendisi yapip cok ama cok rahatsiz eden bir film. Tanimlamak icin baska bir kelime bulamiyorum. Tamamen "rahatsiz edici". Replikler olsun, filmdeki psikopatlardan akilli olaninin izleyiciyle "konusmasi" olsun, hepsi izleyiciyi medyadaki siddetin pornografik aktarimina karsi uyarmak icin üretilmis. Film bittiginde aptal bir surat ifadesiyle kaliveriyorsunuz ve bir trajediyi önleyebilmek icin yapabileceginiz bir sey yokmus gibi geliyor.

Filmin icinde bir cok yerde filmin kendisiyle ilgili karakterlerin agzindan yorumlar yapiliyor. Sonuna dogru da gercekle hayal arasindaki iliskiye dair ilginc bir diyalog geciyor iki psikopatin arasinda, sirf bu diyalog icin bile izlenebilir bir film.

Film cok dikkatli izlenmeli yalniz. Bütün replikler, diyaloglar önemli filmin akisi icinde. Zaten kolay sindirilebilir bir film de degil Funny Games. Filmin orijinali almanca, ama isminin ingilizce olmasi da bence bir sembol ve yine amerikan sinemasina bir elestiri. Belki de yaniliyorumdur ve Haneke beni her seyde bir gönderme aramaya itmistir.

IMDb

Wednesday, November 14, 2007

önceki

bundan önceki blog'um budur efendim, isteyen girip okusun.

Tuesday, November 13, 2007

another fresh start

Yeni blog, yeni bir baslangic diyelim, bir kliple acalim ;




kliple acalim dedim cünkü yazacak bir sey bulamiyorum. hayatimda ilginc bir gelisme oldugu zaman ikinci entry'yi girerim artik bu bloga.